Hakkımda

Fotoğrafım
Kendinden kendini dileyemeyecek kadar kendinden geçmiş biri.. Herhangi biri.. ya hepsi ya da hiçbiri..

13 Ocak 2011 Perşembe

Fırtınalı bir günden sonra doğan Güneş’imize…



Varlığına yazılmış bir mektup olmasını dilerdim, seninkinin yanında ufacık kalan yüreğimle. Maalesef, gözleri kapatılmış, elleri bağlanmış bir ulusun evladı olarak yokluğuna yazıyorum mektubumu. Gözpınarlarımı akıttığım şu kâğıda; yüreğimi, aklımı, diktiğin binaları yıkanlara duyduğum kinimi dökeceğim az sonra.
Seninle olmak nasıldı, bilmiyorum; ama sensizlik çok zor. Çünkü sen yokken kendimi babasız hissediyorum. Sahipsiz bir evladın kanayan yüreğini tahmin edebilirsin. Hani şu, adı anıldıkça gözlerinde titrek bakışlar yaratan o duyguyu. Bir de çaresizlik var bedenimi kavuran. Çaresizliği bilebileceğini sanmıyorum; çünkü sen hiç çaresiz hissetmedin kendini, eminim. Ama ben, bileklerimi saran şu kördüğüm olmuş ipleri nasıl çözeceğimi bilmiyorum. Öyle sıkı bağlanmışlar ki yerimden bile kalkamıyorum. Bağırmama dahi izin verilmiyor. Haykıramıyorum kimseye gerçeği. Ata’m, sandığın kadar özgür değiliz, bıraktığın gibi rahat değiliz. Doğruyu söyleyince dokuz köyden kovulmayı göze aldık; ama onlar köyümüzde hapsediyorlar bizi. Güçlü sandığım aciz bedenim bir oyuna kurban gitti. Gerçeklerin üstüne örtülmüş örtüyü bir baba şefkati gibi kucakladı yüreğim. Sarıldığımın bir yılan olduğunu fark ettim sonra. Şimdi de kurtulamıyorum. Zehrini salıyor kanıma. İyi bir evlat olamadık sana. Türklüğümüzü savunduk; ama koruyamadık ülkemizi içimizdeki düşmanlardan. En ağır makyajları yapıyorlar gerçeklerin yüzüne. Gördüğümüz şeyin gerçek olduğuna inandırıyorlar. Masum yüreklerimizi kullanıyorlar.
Ne oldu senin zamanındaki bizlere, haksızlığı hazmedemeyen ülkemize? Ne oldu da boyun eğer olduk? Biz babamızdan da böyle görmedik hâlbuki. Babamız, tek başına imkânsızı başarmıştı. Babamız, tek başına herhangi biri olduğu sanıldığı zaman bile büyük olduğunu yüreklerimize kazımıştı. “ Herkes bunu yapabilir. “ dedirtmişti. Ben de sizim, demişti. Ama sen başkaymışsın Ata’m. Sen çok cesurmuşsun. Gittiğim her yerde seni görmem bundanmış. Gezdiğim her toprakta senin sözlerini duymam bundanmış. Sen, şu an bizim yapmayı bırak, düşünmekten bile korkar olduğumuz şeyi başarmışsın. Hakkımız için savaşmışsın. Bir asker gibi değil, bir Türk gibi savaşmışsın.
Adını duydukça içim burkuluyor. En değerli hazinemizin kara toprağı kucaklaması ağrıma gidiyor. Mucizeler yaratan o adam, ölüme boyun eğiyor. Bu isyan değil, Allah’ıma yakarış. Yalnızca, seni bize bağışlaması için dilediğim kocaman bir dilek. Öyle bir mucize dilerdim ki dizlerinin dibinde oturan bir çocuk olayım. Sen başımı okşa, ben mutlu olayım. Hiç görmediğim babamı anlatıyorlar bana; ama ben seni yaşayamadım ki! Yüzündeki tebessümü fotoğraflardan biliyorum yalnızca. Kararlı hallerini kitaplardan okudum. Sesini eski bir banttan dinledim sadece. Elini tutup parklarda da koşamadım. Ama ben seni çok sevdim Ata’m. Gördüğüm fotoğraftaki o gülüşünü, o asaletini, okuduğum kitaplardan öğrendiğim mucizelerini, dinlediğim banttaki o cesaret veren sesini, ben seni “ SEN ”  yapan her şeyi sevdim.
Sen, öyle bir doğmuşsun ki kalplerimiz o an atmaya başlamış. Sen, öyle bir doğmuşsun ki aydınlığın tüm karanlığı bastırmış. Korkar olmuşlar bakışından. Adını duydukça titremiş elleri, ayakları. Silemedikçe karalamaya çalışmışlar; ama sen, pabuç bırakmamışsın hiçbirine. Yokluğun bile baş edebiliyor onlarla.
Sen, her halinle başka bir mucize yaratan; sen, okuduğum duayı yalnızca benim duymamı sağlayan; sen, attığım her adımda Türklüğümle gurur duyduran; sen, sırf bayan olduğum için ezilmemem gerektiğini fark ettiren; sen, çalıştıkça yorulmayacağımı anlatan; sen, bu ülkeyi “ CUMHURİYET “ yapan; insan gibi yaşamamızı sağlayan “TEK ADAM”sın.

                                                                                                     Nurçin METİNGİL

02.54.. gecenin ilham dolu bakışlarında yazdığım minicik bir yazı.. :)

acemice yazılmış bir türkünün yıkık bir bölümünde aciz bir kelimesin şimdi. yanlış kullanılmış, anlamsızlaşmışsın.. ben ise sana rağmen o türkünün en güzel, en anlamlı kelimesiyim.. en güzel ses,benim notamdan çıkıyor.. en güzel şarkıları hep ben söylüyorum.. ben bir kelimeyken, pek çok kelime olabiliyorum.. sense cümle sonlarında buluyorsun kendini ücra köşelerin en adi kelimesi..!! ama yüklem değil, herhangi bir öğe olabiliyorsun o cümlede yalnızca.. yüklem olmana izin verilmiyor çünkü, hiçbir yerde.. zaten ne özne olmayı becerebiliyorsun ne de tümleç.. sen ayağına dolaşmış cümleleri çözmeye çalışırken, kapı önüne koyuyorlar seni.. ahh ne acımasızca.(!) AMA ben, sensizken eşsiz olan o türkünün en güzel dizesinden sana bakıp gülüyorum kovuluşuna.. kahkahalarım anlatıyor sana acıyışımı, duru anlatımı engelleyen o kahrolası besleme oluşuna..!!



Nurçin METİNGİL

not: artık isyan etmiyorum yaşadıklarıma. aksine kalemimi güçlendirdikleri için teşekkür ederimm.. :) bana ben lazımım! ben bende olmadıkça neye yarar başkasının bende olması..!!

23:14.. Azad ile konuşurken bir solukta yazdığım yazı..

ıssız toprakların hazin hüznünü yaşıyorum dökülenn sonbahar yaprakları gibi..en hafif rüzgardan bile etkileniyorum.. usulca kopuyorum ağacımdan .. sürükleniyorum bilmediğim ıssız bahçelere.. toprak kokusu var yağmur çisiltisine eşlik eden.. ve ben ıssızlıktan şikeyet etmemeyi öğrendim o vakitlerde bir insan sesiyle ürperirken.. toplanıp geri dönüşü olmayan yollara süreklenişini izlerken ben gibi görünnenlerin. her birinde aldım dersimi en acı tınısıyla.. şimdi düşünüyorum o kalabalığın içinde bir kuytu bulup nasıl saklanacağımı ??

03.30.. 27.11.09

yüreğin ve aklın çıkarsa da beni bedeninden, gelmemi istemiyorsa bir daha ve dostluğunu kaybetmişse adım, yine de ben seni sevmekten vazgeçmedim. aramıza sokmadım yabancı elleri.. hakkını sunmadım ziyafet sofralarında hakketmeyenlerin önlerine.. ben korudum, en suçlu halini iyi halden yırtabilesin diye..ama sen yüzünü karanlığa dönüp reddettin uzatılan o dalı. haklısın! dostluğunu hakketmeyen çirkin bir ördek yavrusuyum ben..!!

sana sığınmış bir ben olmaktan çok bensizliği avutmaya çalışan bir sen olarak yazacağım..

biliyorum..

hiçbir şey avutmayacak yokluğunu.. bir SEN daha bulamayacağım, eminim. artık sözler vermiyorum namusumu kirleterek. büyük konuşamıyorum utancımın masa örtüsünü sererek. zaten senden sonra büyük biri de olamadım hiç. SEN gibi olamadım. Savaşmaktan vazgeçtiğim gün kaybetmiştim seni. anlık korkularımın cezasını çekeceğimi bilememiştim. ben gelmek istesem, Sen GİT diyeceksin. ama gidemiyorum sevdiğim. gidemiyorum.. SEN kaldıkça bende, gidemiyorum.. içimin denizlerinde boğuluyorum aşkınla.. seni bırakışıma mühebbet verdi kalbim.. ömür boyu sensizliğe mahkumum. affet.. yok! diyemem ki.. ispatlayacak bir sevgim olmadığını düşünürken SEN, ben nasıl dileyebilirim hayatında yeniden var olmayı. sen benle ilgili her şeyde bir nihilizm tutturmuşsun, gidiyorsun. bakakalmalarımın çaresizliği yok başka bir bedende, eminim. yemin etmişsin gidişimin acısının öcünü almaya. sende tek bir ben kalmayana kadar devam edeceksin..

Nurçin METİNGİL

6 Ocak 2011 Perşembe

Dilimden düşmeyen "Eskiden her şey ne kadar güzeldi." cümlesi..

       Eskiden her şey ne kadar güzeldi. Ananemin hikayelerini dinlediğim, deli gibi futbol oynarken ve mahalle maçlarında "pas ver abi pas ver" sesleri içinde koşuştururken kir içinde kaldığım, elimde pamuk şekeri koşarken kaldırım taşına  "kafa attığım" ve yine de şekeri elimden bırakmadığım, birinci sınıfın ilk günü annemin aldığı 5 kitabı daha o gece bitirdiğim ve hatta okurken o koltuktan hiç kalkmadığım, ve daha nicesini yaşadığım o eskilerden bahsediyorum. Eski günlerden... 
      
      Arkadaşlıklar daha temizdi ya da ben daha saftım, bilemiyorum. ya da boşverin, biliyorum. Şimdi hepsinden geriye kalan tek değerli şey belki de anılarım ve kimse alınmasın ama aşkım. Düşünüyorum da 3 yaşında tanığım 5 yaşında kapıldığım ve 13 sene kalbimden süprülmeyen o aşk diğer sandığım tüm gelenlerden -ve gidenlerden- daha temizdi, eminim ve daha gerçek.. O'nun için bu, bir aşk değildi belki ama ben O'nu hep, derinden sevdim. Bana O'nu unutturduğunu düşündüğüm insanlar oldu. Ta ki bir fiyasko olduklarını anlayana kadar.. Bazen O'ndan vazgeçmek zorunda kaldığıma derinden üzülürüm. Derinden üzülürüm. Çünkü; başkasının benimle beraber daha fazla üzülmesini istemem. Bazen O'nun adı geçtikçe gözlerimi kaçırırım. Çığlık atıyorlarmış gibi kapatmaya çalışırım gözlerimi. Anlamadıklarını düşündüğüm zamanlarda bile anlarlardı, bilirim.
  
     İnsanların bu kadar çok ve çabuk değişebilmelerine şaşıyorum. Ben hala "BEN" ken onlar nasıl çok başka birileri oluyorlar, anlayamıyorum. Bana kalan ailem ve Cansu'dan sonra bu sene  insanların insafsızlığının arasında kuytuya saklanmış bana insanlığı hatırlatan masum bir kalp tanıdım. Gülmeyi unuttuğumu fark ettim sonra. Buraya geldim geleli, evet. Ben gülmeyi unuttum. Derken.. Tanıdıkça derinden o kalbi, bana ne kadar beni hatırlatıyor demeye başladığımı fark ettim. Sürekli onu tanımamın bir nedeni olmalı, diyordum. Bir neden olmalı. Vardı. Hem de insanın tüylerini ürpetecek kadar çok belirgin ve anlamlı bir mesajı taşıyan, bir düşüncemi kafamdan sonsuza dek kovan bir nedendi. Sıkı sıkıya tutunmaya karar verdiğim o kalp Ece'ydi. Ben benim gibi bir insan kaldı mı derken.. Allah'ım tıpkı ben gibi olan biriyle tanıştırdı beni. Her konuşmamızda "Ben de" diyoruz mutlaka. Hatta bir konuda fikrimi söylemek üzereyken Ece'nin kafamdaki cümlenin bir kelimesinin bile yeri değişmeden aynen o cümleyi kurduğunu fark ederim. Onu niçin tanıdığımı biliyorum. Kıymetini bileceğim. Yalnız değilim. Bana verdiğin o mesajla bunu daha iyi anladım. Allah'ım biliyorum bir elin de daima benim üzerimde...

          Şimdi ve Gelecek de güzel olacak, en az eskisi gibi biliyorum. Ben nerelerden nereye geldiğimi düşünüyorum şimdilerde. Artık dilimden düşmeyen bambaşka bir cümle var:

Allah'ım sana şükürler olsun...!




İyi ki varsınız..!